Anasayfa

Eşitsizliklerin giderilmesi için yeni bir ticaret vizyonuna ihtiyaç var

Peki nasıl bir vizyona?

3 Dakikalık Okuma
|
İnsan Hakları ve İş Gücü
Sürdürülebilir Değer Zinciri

Ülkeler içinde ırk, etnik köken, toplumsal cinsiyet gibi kimlikler üzerinden yaşanan bölünmeler ve ayrımcılık, bu gruplar için uzun zamandır sosyal, ekonomik ve politik zorluklar yaratıyor fakat COVID-19 salgını, bu keskin eşitsizlikleri daha da belirginleştirdi. Bunların yanında ırksal adaleti ve toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak için çeşitli eylemler ve sosyal hareketler de geniş kitlelere yayıldı. Örneğin bazı hükümetler yerli halklarıyla mücadelelerinde sonunda uzlaşmaya varıyor.  

Araştırmalar, genellikle azınlık gruplarının ticari şoklardan olumsuz etkilendiğini veya ticaretin sağladığı fırsatlara adil erişime sahip olmadığını gösteriyor. Bu bağlamda, toplumdaki eşitsizliklerle mücadele etmek için tüm kesimlerinin küresel ticaretten doğan faydalara eşit erişimini sağlamak ve küresel ticaret sistemine yönelik yeni bir vizyon tanımlamasına ihtiyaç var.  

Bazı ülkeler kapsayıcı ticaret vizyonu oluşturmak için harekete geçiyor. ABD’nin tarihinde ilk kez ticaret gündeminde ırksal eşitlik hedefi yer alıyor; Kanada, Şili ve Yeni Zelanda, Ağustos 2020'de Küresel Ticaret ve Toplumsal Cinsiyet Düzenlemesini imzaladı; ayrıca Trans-Pasifik Ortaklığı için Kapsamlı ve Aşamalı Anlaşma (CPTPP), Kanada-Amerika Birleşik Devletleri-Meksika Anlaşması (CUSMA) ve benzeri uluslararası ekonomik anlaşmalarda ticaret ve yerli halklar arasındaki ilişkiye daha çok değiniliyor.  

Ticaretin ülkeler arasındaki eşitsizliklere etkisi, pek çok ekonomik araştırmada konu ediliyor ve ülkeler arasında, farklı gelir grupları arasında, küçük ve büyük firmalar arasında ve emek üzerindeki etkileri yeterince anlaşılıyor. Fakat ticaretin ülke içinde ırk, etnik köken, milliyet, yerli kimlik ve toplumsal cinsiyet temelli farklı toplumsal gruplara etkileri yeteri kadar araştırılmıyor. Bunun nedeni, bu eşitsizliklerle başa çıkmada en etkili yolun iç politikalar olarak görülmesi yer alıyor. Ancak ticaret, küresel GSYİH'nın %58'ini ve ekonomik güçlenmenin önemli bir yönünü oluşturuyor. Uygun şekilde tasarlanırsa iç politikalar ticaretin yarattığı eşitsizlikleri giderebilecekken, gerekli reformlar sağlanırsa ticaret politikaları da yerel ekonomik eşitsizliklere çözüm getirebilir.  

Kapsayıcı politikalar için detaylı verilere ihtiyaç duyuluyor. Hükümetlerin, ayrımcılığa maruz kalan grupların yüksek olarak varlık gösterdiği sektörleri belirlemesi gerekiyor. Örneğin, 2016'da azınlıklara ait işletmeler ABD firmalarının %19'unu temsil ederken, ABD imalat firmalarının yalnızca %12,8'ini temsil ediyordu. Hükümetler, azınlık işletmelerinin ve işçilerinin orantısız bir şekilde temsil edildiği sektörlere karşı ayrımcı olup olmadıklarını belirlemek için vergileri inceleyebilir.  

Yetersiz temsil edilen grupların yeni ticaret politikalarını geliştirirken müzakerelere aktif katılması önemli görülüyor. Bu tür bir katılımın avantajları, örneğin Kanada'nın ticaret anlaşmalarında Yerli halklara yönelik hükümlerde açıkça görülüyor. Ticaret anlaşmaları ayrıca çalışma standartlarını iyileştiriyor ve çalışma dernekleri aracılığıyla azınlık, göçmen ve kadın işçilere yönelik ayrımcılığı ortadan kaldırmaya yardımcı oluyor. Bu anlaşmalarda, ticaret ortakları tarafından gerekli yerel reformların uygulanması için kapasite oluşturma ve desteklemeye yönelik gelişmiş ekonomilerin taahhütleri de bulunmalı. Genellikle ticaret anlaşmalarına eşlik eden teknik yardım ve kapasite geliştirme çabaları, eşitlik hususlarını dikkate almalı ve kurumların çeşitli savunmasız gruplar üzerindeki etkilerini ölçmeleri sağlamalı.  

Kapsayıcı ticaretin sağlanmasında bir diğer önemli paydaşı da birçok sosyal harekete destek sunan işletmeler oluşturuyor. Azınlık işletmelerine yapılan yatırımlar ve tedarikçi çeşitlilik programları azınlık gruplarına ait işletmelerin tedarik standartlarını karşılamalarını, finansmana erişmelerini ve ihracat ve ithalat gereksinimlerine uymalarını sağlayarak bu toplulukların genel refahını arttıracak önemli bir adım olarak görülüyor.  

IFC (Uluslararası Finans Kurumu), gelişmekte olan ülkelerde kadınlara ait resmi KOBİ'lerin %70'inin finansal kurumlardan hizmet almadığını veya yetersiz hizmet aldığını ve tahmini finansman açığının 285 milyar dolar olduğunu tahmin ediyor. Mikro, küçük ve orta ölçekli işletmeler için finansmana erişim, yeterince temsil edilmeyen gruplar ve daha geniş ekonomi için büyük kazanımlar sağlayabilir. Yeni teknolojiler ve dijitalleşme, KOBİ’lerin uluslararası alıcılarla bağlantı kurup işlem yapmasını sağlayarak ve aksi takdirde ayrımcı uygulamalara yol açabilecek ticari süreçleri otomatikleştirerek ticareti daha kapsayıcı hale getirebilir.  

Dünya Ticaret Örgütü’nün, küresel ticaret politikaları ve uygulamalarının daha kapsayıcı olmasının ve ekonomik adalet kavramını yansıtacak şekilde yeniden şekillendirilmesinin vakti geldi. Araştırma, danışma ve politika geliştirmeden uygulamaya ve kapasite geliştirmeye kadar kapsayıcı ticarete giden bu sürecin tüm aşamalarında tüm paydaşların aktif katılımına önem verilmesi gerekiyor. Ayrıca hükümetlerin, yetersiz hizmet alan nüfusları hedefleyen ticaret finansmanı garantileri gibi programlar oluşturmak için özel sektör ve sivil toplum kuruluşlarıyla iş birliği içinde çalışması önemli görülüyor. 

S360'ta ortak değer yaratmayı odağımıza alarak günümüzün en önemli sürdürülebilirlik problemleri üzerine stratejik öneriler geliştiriyor, böylece kârı amaçla birleştiriyoruz.

Detaylı bilgi için kurumsal web sitemizi ziyaret edebilirsiniz: www.s360.com.tr

İlginizi çekebilecek diğer makaleler

3 Dakikalık Okuma
December 1, 2023

Dünyanın iklim etkileriyle yüzleşmek için tahmin edilenden 172 milyar dolar daha fazlasına ihtiyacı var

5 Dakikalık Okuma
December 1, 2023

COP28: İklim değişikliği finansmanında dönüm noktasından bir yıl sonra, yoksul ülkeler Dubai zirvesinde hayal kırıklığı yaşıyor

3 Dakikalık Okuma
December 1, 2023

İklim uyumuna yetersiz yatırım, eşitsizlik ve sosyal huzursuzluk