Anasayfa

Daha kısa çalışma haftası ile salımları sınırlamak mümkün mü?

4 günlük çalışma haftasının ilk başarılı denemeleri, bunun iş-yaşam dengesini iyileştirdiği sonucuna vardı. Bu durum aynı zamanda daha düşük CO2 salımlarına için bir çözüm olabilir mi?

3 Dakikalık Okuma
|
İnsan Hakları ve İş Gücü

Pandemi, çalışma ortamına bakış açısını değiştirdi. Esnek ve uzaktan çalışma modellerinin, üretkenliklerini etkilemeden işçilerin yaşamlarını büyük ölçüde iyileştirdiğini gösterdi. 4 günlük çalışma haftası, çalışanlara sevdikleriyle daha fazla zaman geçirmeleri, daha sağlıklı beslenmeleri ve spor yapmaları için iş ve boş zaman dengesini değiştirerek bunu bir adım öteye taşıyor.  

Birkaç ülke, dört günlük çalışma haftası düzenini farklı politikalarla adapte etmeyi denedi.  

Geçen yıl Şubat ayında, Belçikalı çalışanlar maaş kaybı olmaksızın normal beş gün yerine tam bir çalışma haftasını dört günde gerçekleştirme hakkını kazandı. Belçika başbakanı Alexander de Croo, değişikliğin Belçika'nın kötü şöhretli katı işgücü piyasasını daha esnek hale getirmeye yardımcı olacağını ve insanların aile yaşamlarıyla kariyerleri arasında denge kurmasını kolaylaştıracağını umuyor.

Dört günlük çalışma haftasının altı aylık denemesini yürüten Birleşik Krallık’taki denemeye katılan şirketlerin büyük bir çoğunluğu – yaklaşık yüzde 92’si – pilot uygulamayı ‘büyük bir atılım’ olarak yorumladı ve deneme süresinden sonra haftada dört gün politikasını sürdürmeye karar verdi. Denemede, çalışanların “100:80:100 modeli ile zamanın yüzde 80’inde ücretin yüzde 100’ünü alarak, %100 üretkenliği sürdürme taahhüdü vermesi bekleniyor.

İzlanda, 2015 ile 2019 arasında, herhangi bir orantılı ücret kesintisi çağrısı olmaksızın, 40 saatlik çalışma haftasını 35 ila 36 saate düşürerek dünyanın en büyük pilotunu gerçekleştirdi.

Test aşamasına yaklaşık 2.500 kişi katıldı. Pilot çalışma, araştırmacılar ve İzlandalı sendikalar tarafından çalışma saatlerinin azaltılması için müzakere edilen bir başarı olarak nitelendirildi. Çalışma aynı zamanda İzlanda'da önemli bir değişikliğe yol açtı; çalışan nüfusun yaklaşık yüzde 90'ı şu anda azaltılmış çalışma saatlerine veya diğer imkanlara sahip. Araştırmacılar, çalışan stresinin ve tükenmişliğinin azaldığını ve yaşam-iş dengesinde bir iyileşme olduğunu belirtiyor.  

İsveç'te, tam maaşlı dört günlük bir çalışma haftası, 2015 yılında karışık sonuçlarla test edildi.

Teklif, maaş kaybı olmadan sekiz saatlik iş günleri yerine altı saatlik iş günlerini denemekti. Sol partiler bile bunu geniş ölçekte uygulamanın çok pahalı olacağını düşündüler. Bir üniversite hastanesinin ortopedi bölümünde olumlu sonuçlar alındı. 80 hemşire ve doktor günde 6 saate çalıştı ve kaybedilen zamanı telafi etmek için yeni personel alındı. Sağlık personelinin yanıtı olumluydu, fakat deney çok eleştiri aldı ve yenilenmedi.  

Japon hükümetinin ülke genelinde daha iyi bir iş-yaşam dengesi sağlama planını açıklamasının ardından şirketler 4 günlük çalışma planını uygulamaya başladı. 2019 yılında teknoloji devi Microsoft, çalışanlara bir ay boyunca üç günlük hafta sonları sunarak modeli denedi. Üretkenlik yüzde 40 arttı ve daha verimli çalışmayla sonuçlandı.

4 günlük çalışma haftasının salımlar üzerindeki etkisi

Artan gelir, önemli ölçüde daha az yıpranma, daha az stres ve tükenmişlik duygusu nedeniyle daha yüksek personel memnuniyeti ve daha iyi bir iş/yaşam dengesi dahil olmak üzere 4 günlük çalışma süresinin tartışılmaz faydalarının yanı sıra, araştırmalar bu durumun 2025 yılına kadar CO2 salımlarını yılda 127 milyon ton azaltabileceğini öngörüyor.

4 günlük çalışma haftasının en büyük faydası işe gidip gelmeyi azaltarak emisyonları azaltmak. Green Peace tarafından yapılan bir araştırma, 4 günlük haftanın işe gidiş geliş mesafelerini haftada 558 milyon mil azaltabileceğini tahmin ediyor.  

İşletmeler gün boyunca kapalı olduğundan, haftalık 5. Çalışma günü için en az 8 saat kullanımda olan ısıtma ve altyapı hizmetlerine gerek kalmıyor. Bu sadece işletmelere tasarruf sağlamakla kalmıyor, aynı zamanda çevreyi milyonlarca ton boşa harcanan güç ve salımdan da kurtarıyor. Bu düzen, ofis atıklarının da her hafta 1 günlük azalması anlamına geliyor.

İşte geçirilen daha az zaman, genel olarak daha az stresli ve daha mutlu çalışanlar anlamına geliyor. Bu durum, doğaya çıkmak veya geri dönüşüm gibi faaliyetler için daha fazla zaman ayırmak için fırsatlar yaratıyor. Daha fazla boş zamanı olan çalışanlar, karbon salımı yüksek olan işlenmiş hazır yemeklere güvenmek yerine, taze gıdalarla yapılan besleyici yemekleri pişirmek için daha fazla zaman harcayabiliyor.

Daha fazla egzersiz ve daha iyi beslenme sayesinde sağlıkta yaşanan bu gelişim, doktor randevularında daha az zaman harcanmasına ve kaynakların korunmasına yol açıp karbon ağır testlere ve prosedürlere olan ihtiyacın önlenmesini sağlayabilir.  

S360'ta ortak değer yaratmayı odağımıza alarak günümüzün en önemli sürdürülebilirlik problemleri üzerine stratejik öneriler geliştiriyor, böylece kârı amaçla birleştiriyoruz.

Detaylı bilgi için kurumsal web sitemizi ziyaret edebilirsiniz: www.s360.com.tr

İlginizi çekebilecek diğer makaleler

4 Dakikalık Okuma
November 22, 2024

Yapay zekâ şirketlerinin “etik badana”larına kanmayın

3 Dakikalık Okuma
November 22, 2024

Küresel biyoçeşitlilik telafisi işe yaramıyor – Uzmanlar yerel çözümleri öneriyor

5 Dakikalık Okuma
October 11, 2024

Avrupa yeşil hidrojen vizyonunu nasıl daha güçlü bir şekilde hayata geçirebilir?