Anasayfa

2025 yılında iklim için umut veren yedi somut ilerleme*

Rekor sıcaklıklar, süren aşırı hava olayları ve COP30’dan çıkan zayıf siyasi iradeye rağmen, bu yıl iklim ve sürdürülebilirlik alanında sessiz ama ölçülebilir kazanımlar gördük. Uluslararası hukukta iklim adaletinin güçlenmesi, yenilenebilir enerjinin kalıcılaşması, doğa koruma politikalarının sahada karşılık bulması ve şehirlerin daha dayanıklı çözümlerle dönüşmesi bu ilerlemelerin başında geliyor. Karbon salımları hâlâ yeterince düşmese de, ekonomik büyüme ile emisyonlar arasındaki bağın zayıfladığına dair veriler güçlendi.

6 Dakikalık Okuma
|
Sürdürülebilirlik Stratejisi
İklim Kaynaklı Riskler ve Fırsatlar
Sürdürülebilirlik için İnovasyon

Geçtiğimiz yıl, sıcaklıklar yüksek seyretti, kış gelmek bilmedi. Aşırı hava olayları devam ederken fosil yakıt emisyonları da hâlâ rekor seviyelere yakın seyretti. Üstelik Belem’de gerçekleşen COP 30’dan yine bu gidişatı değiştirebilecek güçte bir siyasi irade çıkmadı.

Haber akışlarımız çoğu zaman karamsarlıkla doluydu; belirsizlik, yorgunluk ve kaygı pek çoğumuz için günlük hayatın bir parçası hâline geldi. Ancak tüm bu tabloya rağmen, 2025 bize önemli bir şeyi de hatırlattı: İklim ve sürdürülebilirlik alanındaki ilerleme her zaman büyük manşetlerde değil, sessiz ama somut ilerlemelerle yaşanıyor.

Bu yıl; uluslararası hukukun iklim adaleti lehine daha güçlü bir zemin kazandığını, yenilenebilir enerjinin küresel enerji sisteminde kalıcı bir yer edindiğini, uzun soluklu koruma politikalarının doğada gerçek karşılıklar bulduğunu ve şehirlerin daha temiz, daha dayanıklı çözümlerle dönüşmeye başladığını gördük. Ekonomik büyüme ile karbon salımları arasındaki bağın zayıfladığına dair veriler güçlenirken, okyanuslardan kent altyapılarına kadar pek çok alanda “başka türlü” bir yolun mümkün olduğuna dair örnekler çoğaldı.  

Karbon salımlarını henüz yeterince aşağı çekememiş olabiliriz; ancak 2025, doğru politikaların ve kolektif çabanın neye benzediğine dair umut veren, ölçülebilir işaretler sundu.

Kısacası 2025, iklim krizini çözmedi ama bu yıl umudumuzu korumamızı sağlayan yedi kazanımı sizin için derledik.

  1. İklim adaleti için tarihi birleşmiş milletler kararı: Devletler artık hesap verebilir

Temmuz 2025’te Birleşmiş Milletler’in en yüksek yargı organı olan Uluslararası Adalet Divanı (International Court of Justice-ICJ), iklim ve sürdürülebilirlik alanında tarihi bir karara imza attı. 150’den fazla devlet, uluslararası kuruluş ve sivil toplum aktörünün katkı sunduğu bu kapsamlı dava sonucunda Mahkeme temiz, sağlıklı ve sürdürülebilir bir çevrenin temel bir insan hakkı olduğunu açıkça tanıdı. ICJ, devletlerin sera gazı emisyonlarına ilişkin uluslararası yükümlülüklerinin bağlayıcı olduğunu ve bu yükümlülüklerin ihlalinin “uluslararası hukuka aykırı fiil” teşkil edebileceğini vurguladı.

Nedensellik kanıtlanabildiği takdirde, iklim değişikliğinden zarar gören ülkelerin tazminat, telafi ve onarım talep edebileceği anlamına da gelen bu karar, doğrudan bağlayıcı olmasa da iklim adaleti mücadelesi için güçlü bir hukuki zemin oluşturuyor. Karar, özellikle en kırılgan ülkeler ve topluluklar için, büyük kirleticilerin sorumluluğunu tartışmaya açan yeni bir dönemin kapısını aralıyor.

  1. Yenilenebilir enerjide dönüm noktası: Daha ucuz, daha yaygın ve daha güçlü

2025, yenilenebilir enerji dönüşümünün geri döndürülemez hale geldiği yıl olarak öne çıktı. 2024 yılında küresel ölçekte, güneş ve rüzgâr enerjisi üretimi artarak yenilenebilir kaynakların dünya elektriğinin %40’ından fazlasını oluşturmasını sağlamıştı. 2025 yılında ise yenilenebilir enerji üretimi ilk defa fosil yakıt üretimini geçti. Özellikle güneş enerjisi hem üretimdeki rekor artış hem de birim maliyetinin düşmesiyle dönüşümün itici gücü oldu. Batarya maliyetleri gerilerken depolama kapasitelerindeki artış güneş enerjisi ve depolama sistemlerini fosil yakıt santralleriylerekabet edebilir hale getirdi. Fosil yakıtlara olan talep artmaya devam etse de temiz enerji yatırımları fosil yakıtlara olan yatırımları geçti. Temiz enerji yatırımları, fosil yakıtlara giden her 1 dolara karşılık 2 doların üzerine çıkarak rekor kırdı; Çin, AB, ABD ve Hindistan’da ise bu oran 2,6 dolara ulaştı.  

Yenilenebilir enerji artık yalnızca temiz değil, en ucuz seçenek olma yolunda ilerliyor. Bu dönüşüm, ABD’den Hindistan’a, Avrupa’dan Afrika’ya kadar okullarda, konutlarda ve topluluk temelli enerji sistemlerinde daha düşük faturalar ve daha dayanıklı enerji erişimi olarak somut biçimde hissediliyor. Afrika’da ise milyarlarca dolarlık yeni finansman ve Dünya Bankası iş birliğinde “Mission 300” gibi girişimler, yüz milyonlarca insan için temiz enerjiye erişimin önünü açıyor. Kısacası 2025, yenilenebilir enerjinin lüks bir iklim çözümü olmaktan çıkıp küresel enerji sisteminin önemli bir parçası haline geldiği yıl oldu.

  1. Koruma çabaları karşılığını verdi: Yeşil deniz kaplumbağaları ve somon balıklarının dönüşü

2025, yaban hayatı açısından zorlu bir yıl olsa da uzun soluklu koruma ve restorasyon çalışmalarının somut sonuçlarını gördüğümüz bir yıl oldu. Onlarca yıl boyunca aşırı avlanma, habitat kaybı ve insan faaliyetleri nedeniyle ciddi tehdit altında olan yeşil deniz kaplumbağaları, ekim ayında Uluslararası Doğa Koruma Birliği (International Union for Conservation of Nature-IUCN) tarafından “nesli tehlikede” kategorisinden çıkarılarak “asgari endişe” düzeyine alındı. 1970’lerden bu yana küresel popülasyonlarının yaklaşık %28 artması; yuvalama alanlarının korunması, yasadışı avcılığın azaltılması ve balıkçılıkta yan avı önleyen uygulamaların başarısını ortaya koyuyor.  

Bir başka umut veren haber ise, ABD’de Klamath Nehri’nde somon balıklarının dönüşüyle geldi. Nehir üzerindeki barajların kaldırılmasından sadece bir yıl sonra somon balıklarının yüz yılı aşkın bir aradan sonra yeniden nehrin üst havzalarına ulaşması, ekosistem restorasyonunun ne kadar hızlı ve güçlü etkiler yaratabileceğini gösterdi. Bu örnekler doğru politikalar, bilim temelli uygulamalar ve toplulukların kararlılığı bir araya geldiğinde, doğanın kendini yenileyebildiğine dair güçlü bir umut sunuyor.

  1. Şehirlerde sessiz bir dönüşüm: Elektrikli otobüsler

2025 yılında elektrikli otobüsler pilot projelerden çıkarak birçok kentte günlük ulaşımın ayrılmaz parçası hâline geldi. Bu dönüşüm hem giderek yaygınlaşıyor hem de şehir yaşamında somut faydalar yaratıyor. ABD’de farklı eyaletlerde elektrikli okul otobüsleri devreye sokulurken Delhi’de yüzlerce yeni elektrikli otobüs sokaklara çıkarak havanın daha temiz olmasına katkıda buluyor.

Santiago, dünyanın en büyük elektrikli otobüs filosunu ölçeklendirerek gürültü ve hava kirliliğini düşürdü. Avrupa’da da bu trend güçlü bir şekilde ilerliyor: Londra, Avrupa’nın en büyük sıfır emisyon otobüs filosuna sahip şehirlerden biri haline geldi. Şehirde, 2.000’den fazla elektrikli otobüsle 107 tam elektrikli hatta hizmet veriliyor ve bu sayının artmasıyla kentin hava kalitesine olumlu katkılar sağlanması bekleniyor.  
Daha sessiz sokaklar, daha düşük emisyon ve sürdürülebilir şehirler için elektrikli otobüsler şehirlerin gündemine girmeye başladı.

  1. Doğa Temelli Çözümler Su Taşkını Risklerini Azalttı

2025 yılında birçok şehir, taşkın riskine karşı yalnızca beton altyapılara dayanmak yerine doğa temelli çözümleri daha görünür biçimde hayata geçirdi. ABD’de kıyı yerleşimleri sulak alanları yeniden canlandırırken, nehir kentleri taşkın ovalarını nehirlerle tekrar buluşturarak yağmur suyunun doğal yollarla emilmesini sağladı. Benzer yaklaşımların başka örnekleri de vardı: Hollanda’da nehir taşkın alanlarının restorasyonu sel riskini azaltırken, Çin “sünger şehir” uygulamalarıyla yağışı hızla tahliye etmek yerine depolayan kentsel sistemler geliştirdi. Bu uygulamaların etkisi günlük yaşamda somut biçimde hissedildi; daha az su baskını, fırtınalar sonrası daha hızlı toparlanma ve aynı zamanda yıl boyunca kullanılan yeni yeşil alanlar, mahalleleri hem daha güvenli hem de daha yaşanabilir hale getirdi.

  1. Ekonomik büyüme ile karbon salımı arasındaki bağ zayıflıyor

2025 yılında yayımlanan yeni veriler, ekonomik büyümenin artık zorunlu olarak artan emisyonlar anlamına gelmediğini daha net biçimde ortaya koydu. Enerji ve İklim istihbaratı Birimi (Energyand Climate Intelligence Unit-ECIU) tarafından 2025 Küresel Karbon Bütçesi verileri kullanılarak yapılan analiz, dünya ekonomisinin önemli bir bölümünde büyüme ile karbon salımı artışı arasındaki ilişkinin koptuğunu gösteriyor. Buna göre küresel Gayrisafi Yurt İçi Hasıla’nın (GSYH) yaklaşık %92’si ve küresel emisyonların %89’u salımların, ekonomik büyümeden daha yavaş arttığı ya da ekonomik büyüme sürerken salımların azaldığı ekonomilerde gerçekleşiyor.  

Özellikle Avusturya, Belçika, Bulgaristan, Çekya, Almanya, Danimarka, İspanya, Estonya, Finlandiya, Fransa, Birleşik Krallık, Macaristan, İrlanda, Hollanda, Norveç, Polonya, Romanya, Slovakya ve İsveç gibi birçok Avrupa ülkesi, bu ayrışmayı istikrarlı biçimde sağlayan ülkeler arasında yer alıyor. Tüketim bazlı salımlar dikkate alındığında dahi bu durumun değişmediği görülüyor.  Bulgular, “büyüme için emisyonların artmasının kaçınılmaz olduğu” yönündeki yaygın varsayımın giderek geçerliliğini yitirdiğini ve düşük karbonlu büyümenin artık istisna olmaktan çıkarak yaygınlaşan bir eğilim haline geldiğini ortaya koyuyor.

  1. Okyanusların korunmasında bir dönüm noktası: Açık Denizler Antlaşması

2025 yılında, okyanusların korunması açısından önemli bir gelişme kayda geçti. Üç yıl önce kabul edilen ve uzun süredir yürürlüğe girmesi beklenen Açık Denizler Antlaşması (High SeasTreaty), gerekli onay sayısına ulaşarak 2026 yılının Ocak ayında yürürlüğe girecek. Antlaşma, hiçbir ülkenin yetki alanına girmeyen ve dünya denizlerinin yaklaşık %60’ını oluşturan açık denizlerde ilk kez bağlayıcı koruma ve kullanım kuralları getirilmesini mümkün kılıyor. Avrupa Birliği ve üye ülkelerinin büyük bölümünün 2025 yılında antlaşmayı resmen onaylamasıyla, açık denizlerde deniz koruma alanlarının ilan edilmesinin ve 2030 yılına kadar okyanusların en az %30’unun korunması hedefinin önü açılmış oldu.

*Bu derleme Euronews, Bloomberg, Green Central Banking, The Commons, The Vitals gibi haber sitelerinin 2025 yılı değerlendirmeleri taranarak hazırlanmıştır.

S360'ta ortak değer yaratmayı odağımıza alarak günümüzün en önemli sürdürülebilirlik problemleri üzerine stratejik öneriler geliştiriyor, böylece kârı amaçla birleştiriyoruz.

Detaylı bilgi için kurumsal web sitemizi ziyaret edebilirsiniz: www.s360.com.tr

İlginizi çekebilecek diğer makaleler

6 Dakikalık Okuma
August 29, 2025

Veriyle Güçlenen Sürdürülebilirlik, Enerjiyle Sınanan Yapay Zekâ

6 Dakikalık Okuma
August 29, 2025

Sürdürülebilirlik için yeni bir ekonomik mantık

7 Dakikalık Okuma
June 27, 2025

Uyum finansmanı: 10 temel soru ve cevapları