Anasayfa

Sürdürülebilirlik savunucuları ikiye ayrılır: Minimalistler ve Coşkulular!

Sürdürülebilirlik dünyasına yönelik haberlerde şirketler, regülasyonlar ve standartlar öne çıkıyor. Sürdürülebilirlik iletişimine ise yeşil badana ile yeşil susma (green hushing) arasında verilmesi gereken önem verilemiyor. Halbuki hem sürdürülebilir eylemlerin daha fazla benimsenmesi hem de şirketlerin sürdürülebilirlik girişimlerinden en iyi şekilde değer elde etmesi için iletişim çalışmalarına önem vermesi gerekiyor. GlobeScan tarafından gerçekleştirilen anket çalışmasından sürdürülebilirlik iletişimi açısından da önemli sonuçlar çıkıyor. Çalışmaya göre, sürdürülebilir yaşamla ilgili iletişimimizde sürdürülebilirliği teşvik etmek için herkese uyan tek bir mesaj arayışından vazgeçmemiz ve farklı gruplara hitap eden stratejiler geliştirmemiz gerekiyor. Sürdürülebilirliği benimseyen tüketiciler ise minimalistler ve coşkulular olmak üzere ikiye ayrılıyor.

3 Dakikalık Okuma
|
S360 Güncel

Sürdürülebilirlik, daha önceleri şirketlerin “gönüllü” olarak gerçekleştirdikleri çabalardan oluşurken artan regülasyonlarla birlikte iş dünyasının inkâr edilemez bir gerçeği haline dönüştü. Ancak, bu zorunlulukların yanı sıra pek çok şirketin gönüllü bir şeklide sürdürülebilirlikle ilgili çaba göstermesi tesadüf değil. Sürdürülebilirliği temel iş stratejisine başarılı bir şekilde dahil etmenin çeşitli faydaları olduğu, pek çalışma tarafından ortaya konuyor. Sürdürülebilirlik şirketler için, öncelikli konuların tespit edilmesine, kilit paydaşların belirlenmesine, daha iyi finansal performansın sağlanmasına, olumlu bir kültürün oluşturulmasına ve yönetişimin optimize edilmesine yardımcı olabilir. Ancak uyumlu ve özgün bir iletişim stratejisi olmadan faydalardan yararlanmak veya verilen çabalar karşılığında tam bir değer elde etmek zor. Kapsamlı iletişim ise tek seferlik bir çaba yerine, her bir paydaş grubunun benzersiz bir kitle olarak dikkatle değerlendirildiği sürekli bir efor anlamına geliyor. Sürdürülebilirlik iletişimi özellikle, tüketicilere yönelik iletişimlerin, farklı gruplara yönelik etkili stratejilerle kurgulanmasını gerektiriyor.

Ürün ve Hizmet sunumunu iletişimin önemli bir parçası

Ürün veya hizmetlerin sununu sırasında sürdürülebilirlikle ilgili çalışmaları tüketicilerle paylaşmak, gezegen, toplum ve tüketici üzerinde gerçek bir etki hikayesi anlatmak için önemli fırsatlar ortaya çıkar. New York Üniversitesi Stern Sürdürülebilir İş Dünyası Merkezi'nin (Center for Sustainable Business-CSB) Sürdürülebilir Pazar Payı Endeksi araştırması, sürdürülebilir olarak pazarlanan ambalajlı tüketici ürünlerine yönelik talebin arttığını gösteriyor. Şu anda %18,5'lik bir pazar payına sahip olsa da, bu ürünler pazardaki büyümenin neredeyse üçte birini temsil ediyor. Bu veriler şirketlerin; ürünlerini farklılaştıran, marka anlatılarına bağlayan ve sadakat oluşturan açık, dürüst ve şeffaf iddialara odaklanması gerektiğini gösteriyor. Üçüncü taraf sertifikaları da tüketici bilincinin ve yeşil badana şüphesinin arttığı bir dönemde tüketiciler nezdinde güvenilirliği artırmaya yardımcı olabilir.

Özellikle son dönemdeki gelişmelerle birlikte, sürdürülebilirlik iddialarının siyasi olduğu varsayımının yaygınlaşmasına rağmen, Edelman ile CSB tarafından ortaklaşa yapılan araştırma, en güçlü çevresel sürdürülebilirlik iddialarının demografik özellikler ve siyasi parti ayrımlarının ötesinde iyi performans gösterdiğini ve bir ürünün temel iddiasına eklendiğinde marka erişimini %33 oranına kadar artırabileceğini gösteriyor.

Ancak, sürdürülebilirlikle ilgili iletişimlerde herkese uyan tek bir mesajın olmadığı gerçeğine de dikkat edilmesi gerekiyor.

Tüketiciler sürdürülebilirlik tutumlarına göre dörde ayrılıyor:

GlobeScan'in Sağlıklı ve Sürdürülebilir Yaşam (Healthy and Sustainable Living) araştırmalarından sonuncusu, genel anlamda daha sürdürülebilir bir yaşam tarzı benimsemek isteyen tüketicilerin küresel sürdürülebilirlik tutumlarına göre iki gruba ayrılabileceğini söylüyor: Minimalistler ve Coşkulular!

Coşkulular, ankete katılan küresel tüketici nüfusunun %23'ünü oluşturuyor ve daha iyi, daha sürdürülebilir ürünler ve uygulamalar seçerek sürdürülebilir yaşama aktif olarak katılmaya çalışıyor. Çevreyi olumlu yönde etkileme arzusuyla motive olan bu grup üyeleri, sürdürülebilirlik alanında yeniliklere de oldukça açık görünüyor.

Minimalistler ise anket katılımcılarının %22’sini oluşturuyor. Bu grup da çevresel ayak izini ve tüketimlerini azaltmaya gayret etseler de genellikle maliyet açısından tasarruf önde geliyor. Minimalistler, pratik bir şekilde, bütçelerini zorlamadan küçük ve etkili değişiklikler yapma arzusuyla hareket ediyor.  

Tüketiciler içinde bu iki grup sürdürülebilirliği temelden savunan kitleyi temsil etse de sürdürülebilirliğe yaklaşım açısından harekete geçmeyen iki grup daha bulunuyor.  

Endişeli Hareketsizler, sürdürülebilirlik konusunda endişeli olan, ancak kendini bunalmış hisseden veya nasıl hareket edeceğinden emin olamayan %28’i temsil ediyor.

Kayıtsızlar, ise sürdürülebilirlikle ilgili neredeyse hiçbir bir endişe duymuyor. Dolayısıyla, sürdürülebilirlik amacıyla davranış değişikliğine pek gitmeyen bu grup da tüketicilerin %27’sini oluşturuyor.

Peki bunlar ne anlama geliyor?

Çalışmaya göre bu sınıflandırma, sürdürülebilir yaşamı ele alırken ve teşvik ederken herkese uyan tek bir mesajın ötesine geçme ihtiyacını vurguluyor. Bu farklı tüketici gruplarını tanımlamak ve anlamak; markaların belirli ihtiyaçlar, motivasyonlar ve engellerle etkileşecek yüksek hedefli stratejiler oluşturmasına yardımcı oluyor. Örneğin coşkulular için geliştirilecek bir stratejinin odağında inovasyondan duyulan heyecanın ve sürdürülebilir ürün ve hizmetlerin sunduğu gelişmiş deneyimlerin olması öneriliyor. Minimalistler için ise stratejik mesajlarda, finansal hedeflerinden ödün vermeden çevresel etkilerini azaltmalarına olanak tanıyan uygun maliyetli çözümler öne çıkmalı.  

Nihayetinde, iletişimin ancak kurumsal davranışlar uyumlu olduğunda etkili olduğu unutulmamalı. Sadece dış iletişimi öncelemek yerine yerleşik bir kurumsal sürdürülebilirlik stratejisi etrafında şekillenmiş çabaların tüm paydaşlarla etkili iletişimi; şirketlerin müşteriler ve tüketiciler nezdinde rekabet avantajı yaratmasına yardımcı olacaktır.

* İçeriğimizde çevirerek derlediğimiz Tove Malmqvist ve Alison Berg, tarafından yazılmış yazılara buradan ve buradan erişebilirsiniz.

S360'ta ortak değer yaratmayı odağımıza alarak günümüzün en önemli sürdürülebilirlik problemleri üzerine stratejik öneriler geliştiriyor, böylece kârı amaçla birleştiriyoruz.

Detaylı bilgi için kurumsal web sitemizi ziyaret edebilirsiniz: www.s360.com.tr

İlginizi çekebilecek diğer makaleler

4 Dakikalık Okuma
December 20, 2024

Genişletilmiş üretici sorumluluğu ve küresel plastik antlaşması: Üretime üst sınır getirilecek mi?

3 Dakikalık Okuma
November 22, 2024

Küresel biyoçeşitlilik telafisi işe yaramıyor – Uzmanlar yerel çözümleri öneriyor

4 Dakikalık Okuma
November 22, 2024

Yapay zekâ şirketlerinin “etik badana”larına kanmayın